16 ile 19 Aralık tarihlerinde görülen 31. ve 32. celselerde, TKP/ML’ye ait olduğu öne sürülen üstlenme metinleri ile parti ve eğitim dokümanlarının ağır bir tempoyla kayda geçirilmesine devam edildi. Sözkonusu belgelerin okunmasının mahkeme tarafından planladığı gibi çabucak gerçekleşmemesi, savunmanın Türk adli kovuşturma kurumlarının belgelerinin şüpheli kökeni, Türkçeden hatalı çeviriler ve diğer hatalar konusunda itirazda bulunmasıydı. Mahkeme heyeti bu itirazları birçok kez geri çevirdi: Savunmanın ortaya attığı soruların ancak kanıtların değerlendirilmesi aşamasında dikkate alınması gerekiyormuş. Mahkeme heyeti böylelikle belki de bu soruların ele alınmasını karar aşamasına sarkıtmak ve ana duruşma esnasında kamuoyuna açık olarak tartışılmalarından kaçınmak istiyor.
19 Aralık 2016 tarihinde, duruşma öncesinde, sanıkların 12 Aralık 2016 tarihli hakimlerin tarafsız olmadıklarından şüphelenildiği gerekçesiyle reddi talebinin reddi kararı dağıtıldı. Bu karar, belli ki, öne sürülen nedenleri hiç dikkate almıyordu. Sanıklarla uzunca bir görüşmenin ardından -bu görüşmeler daima camla bölünmüş hücrelerde gerçekleştiriliyor. Ki bu hücrelerden yalnızca dört adet mevcut olması, on sanıkla yapılan görüşmelerde büyük gecikmelere yol açıyor- savunma, bir kez daha, sözkonusu kararı veren hakimlerin tarafsız olmadıkları gerekçesiyle reddedilmesi talebinde bulundu. Bunun üzerine mahkeme başkanı duruşmaya son vererek Noel tatiline ayrıldı.
Savunma, hakimlerin tarafsız olmadıkları gerekçesiyle reddi dilekçesini bir sonraki gün verdi. Aşağıdaki ifadeler sözkonusu dilekçeden alıntıdır:
“(İlk) hakimlerin taraflılık gerekçesiyle reddi dilekçesinde öne sürülen neden, reddedilen hakimlerin bilirkişi raporu talebini değiştirmek niyetinde oldukları değil, masrafların karşılanmasına yönelik dilekçeyi geri çevirirkenki argümanlarının 1980 askeri cuntası, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Türkiye devletinin yapısı ve Türkiye’deki güncel gelişmeleri” esas itibarıyla bu davada alınacak karar açısından önemsiz buluyorlarmış gibi olduğuydu. Bu konularda bir yandan -örneğin bir bilirkişi görevlendirerek- kapsamlı bir biçimde kanıt toplayan bir hakimin, diğer yandan sözkonusu ispat sonucuna önem vermediğini kasten ya da bilmeden ortaya koyması, sanıkta ister istemez çoktan kararını vermiş olduğu izlenimi uyandırmaktadır.
Artık reddedilen hakimlerin, ilk taraflılık gerekçesiyle red talebindeki bu argümanları öylece görmezden gelmesi, hakimlerin taraflılık gerekçesiyle reddi talebini yalnızca reddetme niyetiyle ele aldıklarını göstermektedir.”