Sayın Mahkeme Heyeti!
Alman devletinin daveti üzerine faşist Türk devletinin baş katili Erdoğan Berlin’e geliyor.
Yüzyıl önce Avrupa’nın hasta adamını kurtarmaya çalışan Alman emperyalist burjuvazisi bugün hasta adamın mirasçısı katil Erdoğan’ı kurtarma peşinde. Gelinen aşamada Türk devletinin Ortadoğu’ya dönük dış politikası önemli oranda çökmüştür. Dayandıkları siyasal İslamcı faşist güçler gün geçtikçe mevzi kaybediyorlar. TC’nin uluslararası ilişkilerinde Erdoğan Rusya, İran, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs arasında dönüp duruyor. Neredeyse buralarda yeni kafeteryaların açılış törenlerine katılacaktır.
Tam da böylesi bir süreçte Erdoğan’ın Berlin’e davet edilmesi bu katil cephesinde Berlin’deki suç ortaklarının vefalı bir duruşu olarak anılacaktır. Başta Kürt coğrafyası olmak üzere bir bütün olarak bölge halklarına karşı işlemiş olduğu insanlık suçlarına verilmiş bir destek olarak görülecektir.
Bilindiği gibi bugün Türkiye coğrafyasında yüzlerce-binlerce düşünen, soru soran beyinler ya hapishanedeler ya da sürgüdeler. Dışarda kalanların kapılarında ise Türk devletinin kelepçeleri nöbette. Kelepçelerin içerdiği mesaj gayet açık ve nettir. Katil Erdoğan’ın şahsında somutlaşan Türk devletinin gayri insani uygulamalarına dair bir soru sorma, sorgulama; sadece ve sadece söylenenlere itaat et. AKP iktidarı bu karşı devrimci icraatlarını sorunsuz bir tarzda uygulamak için basın ve yayın organlarını esas olarak kontrol altına almıştır. Her türlü yalanı söylemek-yazmak serbest. Ama gerçekleri söylemek-yazmak yasak.
Tüm bu yapılanlara rağmen AKP iktidarı dün olduğu gibi bugün de halkın iradesine karşı saygıdan söz ediyor. Ama halkın oylarıyla seçilmiş onlarca HDP ve DBP belediye başkanlarını, eş başkanlarını görevden alıp hapishanelere yollamışlardır. Kürt coğrafyasına neredeyse her gün savaş uçakları bombalar bırakmaktadır. Ormanlar ateşe verilmektedir. Bu katil sürüsü, yalnız insanlık ailesi için özgür-aydınlık bir gelecek mücadelesi yürüten ilerici insanlığın üyelerine değil, onların doğduğu-büyüdüğü topraklarda canlı olan her şeye düşmandır. Onları yok etmeye çalışıyorlar.
Emperyalist burjuvaların siyaseti iki yüzlüdür.
Yakın bir tarihte Alman Devletinin eski dış ilişkiler bakanı Sigmar Gabriel şöyle demişti: ”Erdoğan türü rejimler sadece yumruğu masada görmekten etkileniyor, Putin bunu yaparak sonuç aldı, ama biz daha henüz o aşamada değiliz.”
Ve yine 16 Nisan’da Türkiye’de yapılan referandum için Federal Almanya’da ”Evet” propagandası yapmak isteyen AKP’li bakanlara izin verilmeyince Tayyip Erdoğan şu açıklamada bulunmuştur: ”Ey Almanya! Sizin demokrasiyle yakından uzaktan alakanız yok, sizin şu andaki uygulamalarınız, geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil. Bunları biz dünyaya rezil rüsva edeceğiz.”
Sayın Mahkeme Heyeti,
Bu durumda Erdoğan Berlin’e demokrasi dersi vermeye mi geliyor? Onu biz bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz:
Berlin’deki görüşmelerin ana gündemini demokrasi ve insan hakları sorunu oluşturmayacaktır. Yine başta Efrin olmak üzere Suriye topraklarının işgaline son verilmesi gerekir sorunu da olmayacaktır. Fakat karşılıklı olarak ticaret hacminin artırılması sorunu olacaktır. Özellikle Alman devletinin Türk devletine yapmış olduğu silah satışı bu görüşmelerde önemli bir yer tutacaktır. Keza ”Terörizme” karşı yürütülen devlet terörünün sonuçları üzerinde konuşulacaktır. Söz gelimi 25 yıldır süren PKK yasağı, Almanya’da devrimcilere yönelik yapılan tutuklamalar. Demokratik kitle örgütlerine dönük saldırılar, iptal edilen festivaller vb. vb. Yani karşılıklı olarak egemen güçlerin çıkarlarını korumak için yapılan ”fedakarlıkları” birbirine anlatacaklardır. Ve yeni saldırılar içinde hesaplar yapacaklardır.
Elbette ki tüm bunlar bizim için asla şaşırtıcı değildir. Bakınız tarih sayfalarına; emperyalizm ve proleter devrimler çağında Alman emperyalist burjuvazi başta komünistler olmak üzere devrimcilere ve ilerici insanlığa karşı savaşta dünya gericiliğinin ana merkezlerinden biri olmuştur. Bu zihniyet asla değişmedi. Sadece değişen koşullara ve güç dengelerine uygun olarak yeniden şekillendi. Bundan dolayıdır ki Berlin faşist Türk devletinin demokratik hak ve özgürlüklere karşı saygılı olmasını istemiyor-istemez de.
O halde Berlin ne istiyor: Berlin Türkiye’de yeni sermaye yatırımları için istikrar istiyor, güvenli bir ortam istiyor. Bugün yaklaşık olarak 6 bin Alman şirketi Türkiye’de üretim yapıyor. Silah satışlarını daha da arttırmak istiyor. Bilindiği gibi Türk lirasının çöküşü karşısında Berlin kaygılarını ve desteklerini dile getirmekte gecikmemişti.
Ve sonuç olarak şunu diyoruz: Bizim Alman devletine suç ortağını Berlin’e davet etme diye bir çağrımız olmaz. Bizim çağırımız Alman halkınadır. Almanya’da yaşayan farklı ülkelerdeki göçmen emekçileredir. Berlin sokaklarını bu katile dar edin. Efrin’de ve yine bir bütün olarak Türkiye coğrafyasında katledilen kadınların, çocukların, yurtsever Kürt halkının hesabını sorun. Acılarını paylaşın; kavgalarına yoldaş olun; yoldaş olun ki; ezilen ulusların, halkların haklı ve meşru mücadeleleri zaferle sonuçlansın. Yoldaş olun ki; dünyadaki haksız savaşlar son bulsun. Unutmayın sınıfsal olarak bütün halklar emperyalist burjuvaziye ve dünya gericiliğine karşı mücadelede kardeştir. Gün bu kardeşliğin gereklerini yerine getirme günüdür. Gün merkezinde Kürt halkının olduğu Ortadoğu halklarının haklı mücadelesine her cephede destek sunma günüdür.
Emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı yaşasın dünya halklarının ortak mücadelesi.
Teşekkürler